Coğrafya kader midir? 

Bu soruyla başlamak istiyorum mesela. Ben Ege bölgesinde Muğla ilinde dünyaya geldim. Herkesin yüzündeki o ifadeyi görebiliyorum. Muğla deyince Coğrafya olarak bir Muğla’nın varlığını yaşayanlardanım. Sizin düşündüğünüz tatil, cennet, güzellik anlamında bir kaderden yararlanamayanlardanım. 

Hikaye burada başlıyor. 

Ben taşra da 3 sınıfın bir arada okuduğu okulda okudum. Buna rağmen sınıf birincisiydim. Problemleri arkadaşlarım yazarken çözerdim. İlk 3 yılım  böyle geçti. Sonra taşımalı olarak başka bir köye gittik ve orası da bana nelere gebe değilmiş ki meğer. 4 ve 5 . sınıf derslerime Ziraat mühendisliğinden devletin tanıdığı bir hakla öğretmenliğe başlayan bir mühendis mi desem, öğretmen mi hangisi doğru karar veremedim. Neyse ben mühendislik konusunda daha başarılı olduğunu düşünüyorum. Bir mühendisten aldım eğitimimi. Bu süreçte yine derslere ilim aynı şekilde devam ediyor ve sınıf öğretmenimizin girmediği İngilizce dersinde  başarım katlanarak artıyordu. Sınavdan sonra öğretmen öğretmenimizi çağırıyor ve ismimin geçtiği ikili konuşmalar gerçekleştiriyordu.  Korkuyordum ne olduğuna anlam vermeye çalışıyordum. İngilizce dersine olan ilgimde diğer derslere oranla aynıydı. Hep sınıf başkanı olduğum için sorun çıkaran değil aksine sorunları yöneten biriydim. Notlar açıklanırdı, 100 alırdım. Hoca da niyeyse bunu sınıf öğretmenime gelip heyecanlı heyecanlı anlatacak kadar önemli görürdü. Ortaokulda her şey tamam derken ilk ay yeni atanan öğretmenler tek tek askere gitmeye başladı. Yerlerine atanamayan demek istemiyorum o zaman da da nasıl atanılmaz anlamıyorum cidden, genel yetenek genel kültürden çok düşük puanlara atanıyordu insanlar. Hal böyle ziraat mühendisi bir kişi sınıf öğretmeni oluyor. Değişen öğretmenler, yerine gelenler, hamile olup gidenler Din kültürü öğretmenimizin  hem sınıf öğretmeni olması, hem de güzel yazı, dersimize girmesi gibi tuhaf şeyler yaşıyorduk. Bu arada sınıfımıza yeni bir arkadaş katılmıştı. İngilizce öğretmeninin tüm ilgisi ona kaymıştı. Diğer herkes yok gibiydi. Ben de ergenlik takıntısı iyice salmıştım İngilizce dersini. Sınıf öğretmenim ergenlik döneminde bana takıntılı olup ne yapsam, hakkımda ne duysa saatlerce bağırıp çağırdığı ve ağlattığı bir süreci göğüslenmiş bulunmaktaydım.  O kadar saçma bir dönemden geçiyordum ki bir tarafta ergenlik bir tarafta dersler, bir tarafta takıntılı, egolu öğretmenler…

Buradan kendisine selam olsun şu an okul müdürü olmuş ama insan olamamış biridir kendisi. Din kültürü alanında olduğu için daha gönlüm rahat hak kavramı daha da bir pekişiyor. Sürekli sınıfa götürüp bağırır, çağırır seninle ne yapacağım ben derdi. Olay neydi? ne yaşadım? ne oldu? hiç bir fikrim yoktu ve soramazsın. Allah’ım saatlerce önünde hıçkırarak ağlardım. Arkadaşlarıma sorardım anlam veremezlerdi. Belki bunu defalarca yaşadık. Sonra sınıf öğretmeni değişti. A sınıfa ilgisi B den çoktu. Bizim sınıf haylaz, yaramaz. Kadın derse girmek istemezdi. Bir süre sonra tüm öğretmenler B şubesi olunca ağır hakaretler, bağırmalar, nasihatler derken okulun son zamanları bir sosyal bilgiler öğretmenimiz vardı. A şubesi okul birincisinden daha zeki olduğumu ama çalışmadığımı söyledi. Şaşırdım . Dersini anlatıp giden bir öğretmendi. O sözü yıllarca unutmadım. 

Lise için merkeze taşındık. Okusam mı okumasam mı ne okusam puan zaten alamamışım, düz lise mi okuyacağım, meslek lisesi olur mu derken düz liseye kaydoldum. Babam işçi merkeze gelemedi. Annem işe başlamak zorunda kaldı. Ev okula çok uzak. Yeni bir şehir,yeni bir hayat,okul her şey yeni.Bunun bilinci ile okula gidiyorum. Okul bitiyor direk eve geliyorum ev temizliği, yemek sonra hemen derse başlıyorum. Hatırlıyorum bir yatağım bile yoktu. Çalışma masam yoktu. Harçlık ne onu bile bilmiyorum. Öğle arası eve gidip geliyorum sadece bir yumurta yemek için 50 dakika yürüyordum ve derse zar zor yetişiyordum. Ev de öyle bir yamaç Allahım çıkması ölüm. Okul yeni açıldığı için anlamadım meğerse en kötü sınıflara bir kaç iyi öğrenci yerleştiriyorlarmış bilin bakalım yine kötü sınıfa kim düştü 🙂 Tabiki de ben. 

 Orta okuldayken sizin yüzünüze hiç köy okulunda olduğunuz için başarısız olacağınız vuruldu mu? Lİse de aynı şeyleri yaşama korkusu, derslere öyle bir çalışıyorum ki. Başarılı bir yıl geçirdim. Burada da sınıf öğretmenimiz bir öğretmen çocuğunu bizden ayırıyordu. Ne iğrenç şeyler ya. O kadar çok çalışıyordum ki. Kendime bunu yediremiyordum. Buradan hayatıma giren ve hayatımı mahveden 10 öğretmene asla hakkımı helal etmiyorum. Köy okulundayken kimsenin okuma gibi bir düşüncesi yok. Derslerle ilgileri yok, okul bitse gitsek modunda herkes. Dersler zulüm, derste yapılmaması gereken herşeyleri yapıyorlar. Böyle böyle zaman geçti. Benim özgüvenim sıfır, derslere ilgi azaldı, o en önde oturan gözleri parlayan öğrenci nasıl tüketilir benim üzerimde adeta bunu gerçekleştirdiler. Lise 1 aynı şekilde geçti. Bölüm seçince düzelir dedik yine aynı ortam aynı tarz öğrenciler. Son sınıfta bir gelişme oldu. Her sınıfın en zekisi 2-3 kişiden oluşan karma bir sınıf oluşturdular.300 kişiydik bölümde bir E şubesi açmışlardı. Bir rahat nefes almıştım. Her şeyin sonu olsa da, bir yerlerden koparmak istiyordum. Yıllarca temelsizliğin acısını çektim. Bu hala daha yakamı bırakmış değil. Üniversite sınavında istediğim yer ve bölüm olmayınca çalışmaya karar verdim. İş o kadar zor ki neler yapmıyorsun neler, satış temsilcisi olarak başladık, danışma, banko görevlisi, wc temizlik, gelen müşterileri karşılama, çay demle, boşları yıka, dükkan temizle, patron ve karısının tribini çek, çocuklarını kreşten al ve götür. Eve de bir uzak bir uzak sabah gitmesi ölüm. Hava nasıl soğuk, dedim bu böyle olmayacak bir şekilde üniversiteyi kazanman lazım. İşten geliyorum saat akşam 9 olmuş duş al,yemek ye otur dersin başına derken Akdeniz üniversitesini kazandım. Gündüz çalışırım dedim ikinci öğretime kaydoldum.Herkesin yaşadığı zorluklardan bende geçtim. Orda da yurt sorumlusu aynı işkence koca sen orman bölge müdürlüğünde yurttan sorumlu kadın koyu dindar ve bana takıntılı. Neden geç saatte geliyormuşum, okul dersleri 11 de bitiyor ders biter bitmez koşturuyorum. En son giriş saati 11 olduğu için ortalığı ayağa kaldırıyor. Profesörler ders bitince imzalı kağıt yazıyor kadın yine kabul etmiyor derken kyk ya kabul edildim. Biraz rahatladım. Orada da klasik oda tiplemeleri vardı ama o kadından kurtulmak gibisi yoktu. Okul bitti 2016 yılında kpss’ye hazırlanmaya karar verdim. 2017 sistemi anlamakla geçti. 2018 temel oluşturmaya çalıştım. 2019 da evlendim. 2020 de ameliyat oldum. Bu sene güzel bir sonuç almayı umuyorum. Vakti belki de şimdidir. Hayırlısı. 

Ben bu yazıyı yazdım çünkü belki bir eğitim bilimlerinden arkadaşım okurda dikkatini çeker. Umarım kimse bu kadar şanssızlığı bir arada yaşamaz. Elbet benzer hikayeler vardır. Kimsenin hayatı çiçek böcek değil. Söylediğim gibi kimse bana yaşattığını yaşamadan ölmesin. rabbim tez zamanda atanmayı nasip etsin, esen kalın , devleti aliyeye memur olalım.